17 Aralık 2015 Perşembe

10 Aylık Eylül Masal Kuzusu

Nihayet kahvemi alıp blogumun başına geçebildim. Sanmayın kuzucuk büyüdü de daha fazla zamanım var, büyüdükçe dertler büyüyor (demeyeceğim tabii ki ;)). Çok şükür bugünümüze, kızım kıpır kıpır ve büyüdükçe bilinçlendikçe daha fazla ilgilenmem ve daha verimli zaman geçirmemiz gerekiyor. Eylül Masal tam bir atom karınca, sosyal medyadan takip edenler bilirler (instagram kullanıcı adım gozde_altunbas). Tam 6,5 aylık iken başlayan emekleme maceramız 7.ayda sıralama ile devam etti. Bu aralar ellerini çekmeyi deniyor bebeğim, henüz yürüme girişimi yok ama ayakta dururken sadece dirseği ile yada göbeğini yaslayarak destek alıyor. Kafasına koyarsa yürümesi an meselesi anlayacağınız. Bu da demek oluyor ki her yeni gün bir öncekinden daha hareketli. Çoğu annenin aksine ben yürümesini bekliyorum dört gözle. Çünkü Eylül Masal özgürlüğüne düşkün bir bebek, ne bebek arabası ne de sling/kanguru ona göre :) Yenidoğandan itibaren iki türlü de taşımayı denedik ancak ikisinden de pek hoşlandığını söyleyemeyeceğim. Bu da demek oluyor ki, nereye gidersek gidelim önce kucak isteyip bebek arabası/kanguru dan kurtuluyor sonra da yere inip emeklemek istiyor. Hal böyle olunca yürüyünce peşinden koşmak yoracak olsa da yürümesini tercih ederim.

Atom karıncamın uzun zamandır oyuncaklar ile pek işi yok; kablolar, prizler, kumada ve telefonlarımız ilgi alanı. Ekrandan hala uzak tuttuğumuz için telefonları ve ipadi ne kadar saklasak da dikkatini çekiyor, bu aralar ona uygun telefon arayışındayız tavsiyelerinize açığım. Mümkün olduğunca bizimkilere benzemesi tercihimiz, yoksa asla kanmaz ;) Evde boşta bir kumanda vardı onu bile kabul etmiyor, illa ki kullandığımız kumanda olacak. Kumanda demişken televizyon izlemesine de hala müsade etmiyoruz, gittiğimiz yerlerde denk geldiğimizde de ilgisini çekmediğini görmek bizi biraz rahatlattı önceden evde hiç tv açılmazken şimdi ara ara kendim için açıyorum ;) 10 ay sonra bu kadarcık anne kaçamağı olsun değil mi ama. Maşallah Eylül Masal akranlarına göre çok hareketli ama sırf kafa dinleyeceğim, dinleneceğim diye ekranları bakıcı gibi kullanıp çocuğumu uyuşturmak bana göre değil. Aman yarım saatten ne olacak diye düşünenler vardır elbet ama benim tercihim bu, fedakarlık yapamayacaksak kendimizden ödün veremeyeceksek bebek sahibi olmanın anlamı yok diye düşünüyorum. Bu benim anneliğe bakış açım, kimseninkini sorgulamıyorum yargılamıyorum şimdiden belirteyim de ;) Varsın ev işleri beklesin, varsın bir akşam da yemek olmayıversin. Anneliğe bakış açım hakkında ayrı bir post yazacağım burada bırakayım bu konuyu.

Eylül Masal 10 aylık olmaya 10 gün kala (25.11.2015) ilk dişini çıkardı, peşinden hemen ikincisi de geldi. Çok şükür ateşsiz ishalsiz çıktılar ancak huysuzluk had safhadaydı. Yine de şükrediyorum çok daha zor olabilirdi. Umarım devamı da böyle gelir.

Bana en çok sorulan sorular beslenme ve uyku hakkında. Her iki konu da hakkında uzun uzun yazılacak konular ama sürekli değişiklik gösterdiği için netleşmeden yazma taraftarı değildim, sanırım yaşını doldurduğunda ilk 1 yıl başlığı ile bir senemizi yazacağım. Genel hatları ile bahsedeyim biraz. Uyku akşam yatma saatimiz değişmiyor, 20:00-20:30 arası uyku rutinimizi tamamlıyoruz 21:00 da uyumuş oluyor bazen huysuzsa ya da atak haftasındaysa 21:30'a uzuyor. Atak zamanı çok daha geç ya da sürekli uyanmalı uykularımızda oluyor tabii ki. Gündüz uykuları 2 ya da 3 kez uyuyor ama 3. uykuyu çoğunlukla yapmıyor bu aralar. Artık 2 uykuya düşecek diye tahmin ediyorum. Uykuları 40 dakika genellikle, eğer gün içinde yorulduysa enerjisini yeterince atabildiyse uykulardan biri 1,5 saat sürüyor.

Beslenme çok şükür ki hala emziriyorum (maşallah), o bırakana kadar da sağlığını etkileyecek bir şey olmadığı sürece ya da mücbir sebepler olmadıkça bırakmayı düşünmüyorum. Mama ile beslenmediği için de ek gıdayı hiçbir zaman üstelemedim sunmaya devam ettim istediği zaman yedi istemediği zaman yemedi. Mama ile beslenseydi de üzerine gitmezdim, belki daha fazla vermeye çalışırdım ama asla zorlamazdım. Biliyorum tanık oluyorum ki zorla yedirilen bebeklerde ileride çok daha büyük yeme bozuklukları oluyor. Blw ile devam ediyoruz ama çok katı değilim. Evet hiçbir zaman püre/lapa vermedim, blenderdan geçirilmiş şeyler yedirmedim ama bu aralar bizim yediğimiz şeylere daha hevesli pilav yerken örneğin o da azğını açıyor, bazı şeyleri mıncıklayarak yemiyor o zaman ona da uzatıyorum ama bu hiçbir zaman onu besleyecek büyüklükte değil, tadım diyebilirim. Bebeğime güveniyorum, emeklemesini yürümesini olduğu gibi beslenmesini de ona bırakıyorum. Ki ne kadar doğru yaptığımı Eylül Masal 10.ayını doldurup üzerinden bir kaç gün geçtikten sonra bir kez daha anladım. Akşamları pek yemek istemiyor, yorgunluk bastırdığından sanırım genelde gözlerini ovuyor masada huysuz oluyor babası ile oyun oynamayı tercih ediyor. (babasının kolunu tutup kendine çekiyor, koklayıp kucağına gitmek istiyor) İşte yine böyle bir akşam biraz çorba verdim baktım yiyor sonra yoğurt sonra et derken şaşırıp kaldık hiç yemediği kadar yedi. O günden beri de daha fazla yemeye başladı (maşallah).


Ve kızım büyüyor tutamıyorum zamanı, anıları. Öyle ballı oluyor ki günden güne, anlamlı bakışlar, istediği/istemediği şeyleri belli etme (beybimin bir hayat tarzı bir bakış açısı var vesselam, saygı duymak icap eder :D). Siması bile değişmeye başladı, bazı zamanlar karşımda kocaman yetişkin bir insan varmış gibi hissediyorum, şaşırıp kalıyorum. Bebek siması çocuğa dönmeye başladı. Hem hüzünlü çokça mutlu değişik duygular içerisindeyim. 
Annelik tüm uzuvlarıma işledi, vallahi olmuşum ben. Annelik ikili delilik, bende nasibimi alıyorum. Yakında kızımın 1 yaşı olacak ve ben annelik mertebesinde 1 yılımı tamamlayacağım inşallah. Ay iyice duygusala bağladım muslukları açmadan ben kaçayım.

Yazmayı unuttum bilin bakalım kızımın ilk kelimesi ne oldu? ''Baba'' dedi ya la. Neyse gözüm yok hıh :D :D Sonraki kelimesi de 'dee' Gel babası gel gel dersem olacağı bu. Beni görünce de meemme :D Neden acaba :D Bence anne demek istiyor :D Şimdilik son olarak da 'neenne' Babaanne ve anneanne diye tahmin ediyorum, babaannesi bize geldiğinde başlamıştı sonra biz anneanneye gittiğimizde devam etti. Akıllı çocuğum bir taşla iki kuş ;)

Son olarak ailece fena hastayız, bu kez kuzucuktan bize geçti. Bolca duanıza çokça güzel enerjinize ve en azından bir maşallahınıza talibiz :')

Bu yazı bana dolap içerisinden çaktırmadan çıkarılıp takımı bozmak sureti ile kaşla göz arasında kırılmış bir dondurma kasesine mal oldu sayın okuyucu, yorum bırakmayı, paylaşmayı her ne şekilde olursa olsun buradayım demeyi ihmal etmeyiniz ;)

Hep sevgiyle

2 Ekim 2015 Cuma

Daha Sade Bir Hayat

Daha sade bir hayat! Bu kelime grubundan kimimiz daha az eşya, kimimiz daha az sözcük, daha az yemek ve hatta daha az düşünce sonuçlarını çıkarabilir. Kim neye ihtiyacı varsa, hangi konudan muzdaripse, kendinde/çevresinde/hayatında neyi azaltmak istiyor ve neyin kalabalığından bunalıyorsa onu bulacaktır bu kitabın satırlarında ve kitabın son sayfası da bittiğinde içselleştirdiği konular kalacaktır zihninde. İşte tam da bu sebepten zaman içerisinde açılıp bakılacak, altı çizili satırlara dönülecek (ki çokça olacağını temin ederim) kısaca başucu kitaplarınızın arasına bir yenisi eklenecektir.

Bundan bir kaç yıl önce bloglar arasında gezerken 'Basit Yaşam Felsefesi' ile tanışmıştım. Çok heves etsem de ıvır zıvırı seven bir insan olarak eşyalarımı atmaya yada paylaşmaya kıyamamış yalnızca bir kaç ay boyunca yaptığım alışverişlerin gerekliliklerini sorgulamakla yetinmiştim. Taa ki bebeğim doğana dek! Evet kızım pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da önceliklerimi değiştirdi.

Şu an buna ihtiyacım olduğu için kitaptan çıkarımlarım bebek/çocuk yetiştirme ve ebeveynlik üzerine oldu çoğunlukla. Sırf bebeğime daha fazla daha sade bir alan yaratmak için bazı eşyalarımızdan da kurtulmadık değil ama aşama aşama devam ediyor bizim serüvenimiz. Bu demek değil ki evimizden çıkardığımız eşyalarımızın yerini Eylül Masal'ınkiler dolduruyor. Onun gelişimi için gerçekten gerekli olan oyuncakları/kitapları almayı tercih ediyoruz. Her yeni anne/anne adayı gibi onu da alayım bunu da alayım çılgınlıklarıma bir nebze olsun ket vurabiliyorum mesela. Evet hala onun için her şeyin en iyisini en güzelini istiyorum ama gereklilik süzgecinden geçirmeyi de ihmal etmiyorum. Mesela peluş hayvanları/bebekleri çok seven biri olarak kızıma sakladıklarım dışında pek çok da aldığımız oldu ama farkettim ki Eylül Masal'ın ilgisini çekmiyor peluşlar, en azından şimdilik. E bu durumda aldığımız peluş oyuncaklar evde yer kaplamaktan, kızımın oyuncaklarının arasında kalabalık yapmaktan başka bir işe yaramıyor. Ve bu sebepten belki de oynayacağı diğer oyuncaklara da ilgisi dağılıyor. Bu küçücük bir örnekti. Ve en önemlisi de önüne ne koyarsam koyayım daima benim yanıma gelmeyi tercih ediyor. Daha bebekten belli değil mi neye ihtiyacı olduğu? Sepetler dolusu oyuncak değil süslü rengarenk bir sürü toka değil, ihtiyacı olan tek şey anne/baba ilgisi ve sevgisi. Durum bizim için de aynı, kendimi eşime hep şu cümleyi kurarken buluyorum; 'Dolabım dolu ama giyecek bir şeyim yok! Kalabalıktan neye ihtiyacım olduğunu da göremiyorum, aldıklarımı giymeyi de unutuyorum.' Çünkü dolabım bile kaos içerisinde.

Bu örnekler işin madde boyutu, yani görülebilenler. Bir de ruhumuzda, zihnimizde, duygu ve düşüncelerimizdeki kalabalık var ki anlayıp çözümlemek çook daha fazla zaman alabiliyor. Hatta çoğu zaman sonuçlara öyle bir odaklanıyoruz ki sebebin bu kalabalık olduğu aklımızın ucundan bile geçmiyor.

Aslında yazacak, konuşacak, sebep sonuç ilişkisi kurulacak pek çok başlık var bu konu ile ilgili.

Ben kitabı edinip, kendi çıkarımlarınızı yapmanızı tavsiye ediyorum. Emin olun kendinizden çok fazla şey bulacak ve pek çok konuda yolunuzu çizmek için faydalanacaksınız.

Benim kitabımdaki altı çizili satırlardan bir kaçı ile yazımı tamamlamak istiyorum.

Çocuklarımızla aramızdaki ilişkiyi neredeyse kaybettiğimiz bu yüzyılda, kendi yaşam rutinimize onları hapsedip ellerinden aldığımız çocukluklarını nasıl geri vereceğimizi toplum olarak konuşmalıyız. Hiperaktivite, dikkat bozukluğu, travma sonrası stres belirtilerinden iyileşmenin yolu ilaçlardan değil sadeleşmeden geçiyor.

Çocuğunuzun oyuncaklarını ve oyunlarını sadeleştirdiğinizde, anne baba olarak kendi 'görevlerinizi' de sadeleştirdiğinizi fark edeceksiniz.

Ritim güven oluşturur. Çocuklarda düzen duygusu yaratır. Her gün bir şeylerin beklentisi içinde olmanın ve güvendikleri şeyleri yaşamanın neşesini ve güvenini hissettirir.

Teknoloji yüzünden, mahremiyet ile bağımsızlık, müdahale etmek ile 'aşırı müdahale etmek' arasındaki çizgiler bulanıklaşmıştır.

Sadeleştirme sürecinde kesinlikle yapılabilir olarak gördüğünüz, kendi evinizde hemen şu anda mümkün olduğunu bildiğiniz bir adım var mı? İşte bu sizin başlangıç noktanızdır, sizi hayalini kurduğunuz daha büyük değişikliklere götürecek yolun başlangıcıdır. Bu işi net bir şekilde görebildiğiniz anda işe koyulun. O resme doğru bir adım atın... Başlayın.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Eylül Masal'ın İlk Uçak Macerası

Bir önceki yazımda Trabzon'a gideceğimizden bahsetmiştim. Gittik döndük çok şükür, genele baktığımda bebekle gayet rahat bir uçuş oldu diyebilirim. Açıkçası bu konu üzerine çok fazla araştırma yaptım diyemeyeceğim, daha önce takip ettiğim bloglarda ve forumlarda ara ara tesadüfen bebekle uçak yolculuğunda ne yapılmalı başlıklarına denk gelmiştim ve aklımda tek kalan kalkış ve inişlerde meme emen bebeğin emzirilerek kabin içi basıncından etkilenme ihtimalinin azaltılmasıydı. Benim aklıma takılan tek şey kendimde uçuşlarda çok etkilendiğimden ya kendimle uğraşmak zorunda kalırsam korkusuydu ama öyle olmadı, belki de bu kez yanımda bebeğimin olmasından kaynaklı kendimi düşünememem işime yaradı ve sıkıntı yaşamadım.

Peki biz bu süreci nasıl geçirdik?

Çorlu'dan havaalanına gidene kadar günlük rutinine bağlı kaldık yani meme isterse verdim, uyumak isterse uyudu. Bazı anneler uçakta uyuması için yolculuk öncesinde uyutmuyorlarmış hatta acıktığında sadece açlığını bastıracak kadar emziriyorlarmış. Ama bana bu yaklaşım huysuzlanma riski doğuracağından mantıklı gelmedi. Havaalanına gittiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu, uçağımız rötar yaptı. Bir de Çorlu'dan yola çıktığımız için geç kalmayalım diye erkenden gitmiş olduk, bekleme süremiz arttı. Eylül Masal yol boyunca da uyumamasının etkisiyle huysuzlandı, sakin bir köşe bulup emzirerek unuttum kızımı. 2 saatten fazla uyanık kalınca uyuması da çok zor oluyor, bu yüzden biraz sıkıntı çektik ama sonunda uyudu. Malum 6.ayın getirisi etrafındaki her şeye ilgi duyması dışarıda emmesini ve uyumasını güçleştiriyor artık. Son noktaya gelmeden uyku başına vurmadan uyumuyor.

Uyandıktan sonra da epey sıkıldı, emeklemek yerde oynamak istiyor ama yapamadığı için çok sıkılıyor. Uçağa bindiğimizde yine sabrının son noktasındaydı kuzucuk :) hemen emzirmeye başladım ama keşfedecek çok şey vardı sık sık kafasını kaldırıp etrafa bakındı, canı istedikçe emmeye devam etti. Bende nasıl olacak ne yapacağız diye düşünürken erkenden emzirmeye başlamıştım uçak kalkarken kızım çoktan doymuştu :))) Biraz emdi, biraz bıraktı derken sorunsuz kalktık. Biraz oyun oynadıktan sonra memede uyudu yavrum, taa ki uçak inişe geçene kadar. Inerken bıraktı ama şükür sorun yaşamadık.

Dönerken uykusundan kaldırıp bobaya aldım, öyle uykuluydu ki bobaya yerleştirirken kafasını koluma koyup uyumaya devam etti yavrucuk. Uçağa bindiğimizde meraklı gözler açılmış bıdık bıdık etrafına bakınıyordu. Kalkarken yine biraz meme biraz bakınca derken uyuyakaldı. Inerken de uyuyordu emzirmek için uyandırmadım ama kendimce basıncı azaltmak için ağzını aralamaya çalıştım. Muhtemelen etkilendi sol kulağını kaşıdı ara ara ama bu kadarla atlattık. 

Rahat olmak gerekiyor, minikler bizden çok daha kolay başa çıkıyorlar. Ağlarlarsa da yapacak bir şey yok, bebek bu ağlar :) Zamanında biz de ağlayan bebeklerle seyahat etmedik mi ;)

Huysuzlansaydı da yapacağım tek şey oyuncaklarla ve kitaplarıyla oyalamaya çalışmak olurdu. Bir de uçak içerisinde birşeyler gösterip ilgilerini çekecek şekilde konuşmak oyalıyor. Ben binmeden önce de hep konuştum kızımla şimdi uçağa bineceğiz, çok kısa sürecek, babaanneleri göreceğiz vs. Bunu her zaman yaparım ne söylediğimi anlayamasa da onu rahatlattığına eminim. Zaten kalkış ve inişler çok uzun sürmüyor, anlık basınç değişimi olmadığı sürece alışıyorlar bizim gibi. 

Bizim ilk uçuş maceramız güzel geçti, umarım sizler de sorunsuz keyifle seyahat edersiniz.
Sevgiler ^.^

14 Ağustos 2015 Cuma

Yarı Yaş! Eylül Masalımız 6 Aylık

Tamamlanamamış 4. & 5.ay yazılarımız ve yazmayı istediğim bazı konular taslaklarımda bekleyedururken kızım 6 aylık oldu bile! Karar verdim bundan sonra geçen zamana şaşırmayacağım, evet zaman su gibi evet bebeğimin minnak hallerine doyamadan büyüyecek biliyorum ama çok şükür ki sağlıklıyız ve kızım büyürken yanındayım. Allah sağlık ve huzur versin, zamanı dolu dolu geçirmek bizim elimizde. Zaten devrin bebekleri ne istediğini öyle iyi biliyor ki, boş zaman geçirmek mümkün değil.

Son iki aydır Eylül Masal ile iletişimimiz çok daha farklı, çok daha gözle görülür. Bebeğim her şeyi anlıyor her şeye tepki veriyor. Oynaşmalar, şakalaşmalar, gülüşmeler, ilgi beklediğini belli etmeler.. Hoşlandığı hoşlanmadığı şeyleri ifade edebilmesi.. Kısacası ipleri eline aldı Eylül Masal. Hoş zaten doğduğundan beri komutanlığı kızıma devretmiştim ya neyse ;)

En çok gözlerimin içine bakmasına mest oluyorum. Öyle doğrudan öyle engelsiz ki sadece ama sadece içime bakıyor biliyorum. Yüreğime işliyor, canım ciğerim ısınıyor o bakışla. Mavicik boncukçuk gözleri varmış diyorum, gülüyor. Gel öp anneyi diyorum öpüyor! Şaka değil sahiden öpüyor. Hemde iki küçük eliyle yanaklarımdan tutup kendine çeke çeke öpüyor. Mesela dün çok duygulandırdı beni. Doğduğundan bu yana ilk kez 3 saat süre ile ayrı kaldık. Baba kız beni kuaföre bırakıp eve gittiler, çok güzel zaman geçirmişler ağlamadan, oynaşmalı. Beni almaya geldiklerinde onlara doğru yürüdüğümde yüzünde güller açtı papatyamın, kucağıma almak için uzandım boynuma sıkı sıkı sarılıp öyle bir koklaması vardı ki, o sıcacık saf sevgisi ruhuma işledi. Ve defalarca hömm yapa yapa öptü öptü.. Arabada kucağımdaydı, eve geldik otoparkta yine öptü. Taze anneler anlayacaktır beni, bebek henüz duygularını belli edemezken aklından geçer hep insanın; acaba beni seviyor mu acaba sevgimi yeterince hissettirebiliyor muyum düşünceleri. İşte son aylarda ben bu sorularımın cevaplarını buluyorum meleğimin bir bakışında, dokunuşlarında. Gecenin bu saatinde uyandırıp ca

23 Temmuz 2015 Perşembe

Eylül Masal'ın İlk Tatili

Kızımızla daha çok küçük olduğundan ve yıllık izinlerimizi torunlarıyla doya doya görüşebilsinler diye ailelerimize ayırdığımızdan, bu sene daha kısa tatil yapmayı tercih ettik. Uzun tek bir tatil yapmak yerine bir kaç günlüğüne farklı yerlere gitmek daha cazip geldi, böylece hem eve kapanmamış olacak hem de kızımızın düzenini çok fazla bozmayacaktık. İlk uzun yolculuğumuzu Eylül Masal 44 günlükken Bursa'ya giderken yapmıştık ama onu tatilden saymıyoruz.

Bayram tatilini fırsat bilip 3-4 günlüğüne Bozcaada'ya gitma planını yaptığımızdan beri heyecanla bekliyorduk. Hem kızımızla ilk tatilimiz olacağı için hem de bizi nelerin beklediğini bilmediğimiz için epey heyecanlıydık. Bayram sabahı Bozcaada'da olacak şekilde (arife gecesi) yola çıktık.

Eylül Masal her zamanki saatinde uyudu ve her zaman uyandığı saatte uyandı, planımız gece uyandığında emzirip uyutup yola çıkmaktı ama prenses keyif yapma işini biraz uzatınca yarı uykulu halde yatağına bıraktım, o da uykusuna devam etmedi tabii ki. Eşim valizleri ve tüm eşyaları akşamdan arabaya yerleştirmişti zaten o yüzden evden çıkışımız kolay oldu. Eylül Masal gecenin o saatinde dışarı çıkmamıza epey şaşırdı, gözlerini kocaman kocaman açıp ne yaptığımızı anlamaya çalıştı :) Her zamanki gibi pusetine oturmaktan hiç hoşlanmasa da çabucak uyuya kaldı.

Son 1 saat kızçemiz epey bunalmış olsa da gece yola çıkmak yaptığımız en mantıklı şeymiş, dönerken gündüz yolculuğu yapınca anladık. Sabah saatlerinde otelimizdeydik. Odaya ilk girdiğimizde şaşkın bir şekilde ağlamaya başladı Eylül Masal, neyse ki yatağın üzerine sere serpe uzanınca hemen rahatladı. (ilk kez geldiği için ve yolda bunaldığı için yadırgamış olmalı) Karnını doyurduktan sonra uyudu, bizde yol yorgunluğunu atmak için dinlendik.


Otelimizi soranlar oldu, butik otel olduğu için böyle yerlerde çok fazla şey beklememek lazım. Bizim beklentimiz serin bir oda olması ve her şeyden önce temizliğinden emin olmamızdı. Beklentilerimizi karşıladığını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim öyle ki klima açmamıza bile gerek kalmadı, odamızın cephesi çok iyiydi, püfür püfür rüzgar ve yaprak sesleri eşliğinde uyuduk. Gün içinde de yeterince serindi çok rahat ettik. Çarşı içinde olması, Eylül Masal'ın uyku saatlerinin şaşmaması ve huzurunun bozulmaması için yaptığımız git geller için isabet oldu. Bakmak isterseniz Mauna Otel, 9 numaralı oda :) Diğer odalar bebekli aileler için bu kadar konforlu mudur bilmiyorum ama 9 numaralı odaya kefiliz :D

Gitmeden önce planımız sabah saatlerinde denize gitmek, gelip Eylül Masal'ı öğle uykusuna yatırmak, akşam üzeri yeniden denize gitmekti. Ama ilk gün bunun böyle olmayacağını anladık çünkü kızçemin denizle tanışması tahminimizden daha gürültülü oldu :D Parmağının ucu suya değer değmez öyle bir bağırmaya başladı ki elimiz ayağımıza dolandı. Ne yapacağımızı bilemedik susturamayınca apar topar eşyalarımızı toplayıp otele döndük. Yolculuk ve hiç bilmediği ortama girmek ilk günden biraz fazla gelmişti. Uzun uzun meme keyfi yapıp uyudu kuzucuğum. Zaten su öyle soğuktu ki bizimde girecek halimiz yoktu. Gezerek geçirdik ilk günümüzü. Kızçem çok yorulmuş olmalı gece sadece bir kez uyandı.
Ertesi güne hepimiz dinlenmiş olarak uyandık. Sabah saatlerinde suyun daha da soğuk olacağını düşünerek denize akşamüstü gitmeye karar verdik. Bu kez Eylül Masal'ı gider gitmez sokmadık denize :) Ancak suyun soğukluğu ve fazla rüzgar olması sebebiyle bizde kendimize güvenemediğimiz için girmemeyi tercih ettik. Ponçiğimizde yine hazır değildi teşebbüsümüz bu kez de cırlamayla sonuçlandı. Kendi girmediğimiz suya onu sokacak değildik elbette amacımız ayaklarını sokup suyla oynamaktan hoşlanır mı tepkisini görmekti. Kucakladığımda meme istiyordu, bu kez sahilde emzirmeyi tercih ettim. İyi ki de yapmışım, kalabalık ve farklı ortamdan rahatsız olduğunu anladım. Hemen sakinleşti ve bir güzel uyku çekti. Akşamüstünü Bozcaada sokaklarında gezerek geçirdikten sonra akşam Eylül Masal'ı güzelce giydirip sarıp sarmalayıp rüzgar güllerine güneşin batışını izlemeye gittik. Yapmak istedikten sonra biraz cesaret ve bebeğin düzenine göre plan yapmak yeterli oluyor.

Üçüncü günümüzü de bol gezmeli, bol dinlenmeli geçirdik. Biz çok keyif aldık. Zaten bugüne kadar nereye gidersek bebeğimiz yanımızdaydı, onsuz hiçbir şey yapmadık. O bize bizde onun düzenine alıştık.

Yani bebekle tatile mi gidilir, ay zehir olacak laflarına kulaklarınızı tıkayın; bebeğinize ve ne istediğinize kulak verin yeter.


Dördüncü günün öğlen üstü yola çıktık. Giderken arife günü dönerken ise bayramın son gününün çok yoğun olacağını düşündüğümüzden, bayramın ilk günü orada olacak ve bayramdan sonraki gün dönecek şekilde ayarlamıştık tatilimizi. Dönerken de rahattık, sadece feribot için bir saat beklemek durumunda kaldık onun dışında saatlerce yollarda kalıp bunalmadık. Bunaltan tek şey dönerken havanın çok sıcak olmasıydı, klimayı da fazla kullanmak istemediğimizden ve bizim sultan ilk günden beri pusetinden pek hoşlanmadığından birazcık sıkıldık. Kucağa almak yerine çoğunlukla şarkılar ve oyuncakları ile oyalamaya çalıştım. Nadiren kucağıma almak zorunda kaldım çünkü benim akıllı kızımı artık istemediğinde pusetin içinde tutmak mümkün değil. Göbeğini kaldırıp hemen köprü kuruyor :D Böyle durumlarda da yarı yatar pozisyona geçip kucağıma yatırdım onu da. Klimaya gelince 24 derecede tek yada iki kademede ara ara açtık. Rüzgar varsa hafifçe cam açmayı daha uygun gördük. Bir şekilde idare ettik anlayacağınız.

Dönüp önceki tatillerimizle kıyasladığımda tabii ki kafa nereye biz oraya olmadı ama biraz fedakarlıkla, biraz da bebeğimizin saatlerini esneterek orta yolda buluştuk ;) Hatta bir artısı oldu bizim için 45'er dakikalık gündüz uykularımız 1,5 saate çıktı ve şimdilik aynı düzende devam ediyor bal kuzum (maşallah). En mutlu en sevgi dolu tatillerimizden biriydi, dolu geçireceğiz diye yorulmaktansa kızım sayesinde akşamları erken uyuyup dinlendik de aynı zamanda. E daha ne olsun? Sağlık olduktan sonra hayat her daim bize güzel ;)

(Yazım yine çok uzun oldu, bebekle tatil için yanımıza neler aldık, ne kadar gerekliydi, Bozcaada'da ne yapılır nerelere gidilmeli bir sonraki yazımda yazacağım. İnşallah ;) )

12 Haziran 2015 Cuma

Eylül Masalımız 3 Aylık

Annelik dolu dizgin devam ederken, Eylül Masal 4. ayını doldurdu ama ancak 3. ayımızı yazabiliyorum. O uyanıkken elim hiçbir şeye gitmiyor, vaktinden çalacakmışım gibi hissediyorum. Uyurken de en azından evi toparlayayım diye depar atarken bir bakıyorum işler bitmeden canparçam uyanmış bile :) Ancak bu kadar net özetleyebilirdim son aylarımızı :) Günler anlamadan birer birer takvimden düşerken hak verdiğim bir şey varsa o da; gerçekten bebek doğmadan önce ne kadar boşa zaman geçirdiğimiz konusu oldu. Oysa hiçbir şeye zaman yetmezdi. Şimdilerde her şeye ucundan kıyısından da olsa zaman yetiyor, yetmeyen şeyler için de kendimi hiç huzursuz etmiyorum. (Tam da burada kızım uyandı, canım kızım bu da sana not olsun. 13:11 09.06.15, bıdır bıdır söyleniyorsun bana.) Canımız sağ olsun, sağlık olsun yeter. Yakında zamanı tam olarak verimli kullanmayı da öğreneceğim. Hatta her konuda plan yapmak istiyorum (Pazartesi süpürge yapma, toz alma, Salı blog yazma vb.) bakalım düzene oturtabilecek miyim.

Gelelim kuzucuğuma. 3.ayla birlikte gerçekten çok şey değişti. Bebek dediğin yedirirsin, yatırırsın, kaldırırsın değil kesinlikle. Bir küçük insancık. En az yetişkinler kadar akıllılar. 3.ayında Eylül Masal'ın gözleri açıldı desem yeridir. Yerinde durmak istememeler, kucakta bile olsa oturmak istememeler, en azından evin içinde turlamalar bir haller :) Ve en önemlisi gözlerimin içine derin derin bakmalar.. Mest oluyorum, eriyorum. Hele o gülücükler, maşallah yavruma canıma can katıyor. Yanından ayrıldığımda beni takip ediyor, kucağıma almam için boncuk boncuk sırıtarak bakıyor.

Uykularımızla ilgili ayrı bir post yazmayı düşünüyorum, en çok soru aldığımız konulardan biri bu. İlk 3 ayımız yarım kundak, beyaz gürültü ve kucakta pış pış üçlüsü ile geçti. Şimdilerde biraz daha farklı.

Giyinmeyi ve banyo yapmayı hiç sevmiyor, özellikle de kafasına su değmesini hiç istemiyor, soyunmaya bayılıyor. Ayakları ve poposu açıktayken çok mutlu oluyor. Haklı ama kuzucuğum hava alıp ferahlıyor olmalı. Alt açma masasına gittiğimizde boğazından keh keh diye sesler çıkarıyor. Çok ilginç bunu çok uzun zamandır yapıyor ve sadece alt açma masasında. ''Canım kızım öyle akıllısın ki annen her geçen gün neler yapabileceğini gördükçe şaşkına dönüyor.'' Sabahları mı sabaha karşı mı demeliyim bilmiyorum, 4:00-4:30 haydin gençler uyumaya mı geldik bu dünyaya diyor pamuk şekerim :D Şimdilik istikrarlı bir şekilde aynı saatte oyun istemeye devam ediyor bakalım sonumuz ne olacak. Bu ayın en mutlu eden getirisi gaz problemimizin ortadan kalkması oldu. Yavrukuşumda bizde çok rahatladık. Kendi kendine çıkarabiliyor gazını kuzucuğum.

En keyif aldığı şey ise dudak yalayıp ağız şapırdatmak :) İlk aylarda 1-2 dakikadan fazla durmadığı oyun halısı ve ana kucağında kendi kendine zaman geçirir oldu kızım. En fazla 10-15 dakika ama anneye de bir kahve molası kalıyor anlayacağınız ;) Gündüz uykuları iyice azaldı, etrafı tanımaya anlamaya çalışmasına bağlıyorum ben. Keşfedecek onca şey varken uykuyu ne yapayım dostum diye düşünüyor olmalı Eylül Masalım :)Bu kadar farkındalığı arttıktan sonra tv tamamen kapalı duruyor, çünkü çok fazla dikkatini çekiyor. Zaten ailece bir düşkünlüğümüz olmadığından kayıp olarak görmüyorum zira araştırılacak okunacak çok fazla şey var kızım yuvamıza geldiğinden beri ;)

Emzik ve biberon almadı almıyor ponçiğim. Diliyle itiyor, zorlarsak da midesi bulanıyor zaten. Sadece anne sütüyle beslemeye devam ediyorum, çok şükür. (Süt konuları hassas bir maşallahınızı alırız ;))

Yaa ben sadece gülücüklerden bahsettim ama aguluyor benim kızım hatta agular yerini değişik seslere bırakmaya başladı. Sanırım sesli gülmeler de yakında. ''Yüzün daima gülsün meleğim.'' Gülücükler bir yana, yabancı seçiyor kızım. Tanımadığı kişilere önce karşıdan bir gülücük atıyor sonra ağlamaya başlıyor.

Bu ay aşımız yoktu, iğneli aşımız yoktu demeliyim. Rota virüsü aşısını yaptırdık.

Ben koltukta yazı yazarken yanımda uyuyordu canparçam, şimdi uyandı ve kolumu tepikliyor. Cadı mı olacak ne ;) Bu yazıyı burada bitireyim 1 haftadır yazmaya çalışıyorum, bir ara yazdıklarımı kaydetmemişim baştan almak zorunda kaldım daha fazla uzamasın. 4.ay yazımızı da bu hafta tamamlayıp yayınlayacağım. Yazmamı istediğiniz konular varsa instagramdan yada buradan yorum bırakabilirsiniz, buradaki yorumları daha geç görebiliyorum.

Sevgiler bizden ve Masal'ın tepiklerinden herkese ;) (tepikler ig de ;))

15 Mayıs 2015 Cuma

İlk Anneler Günüm ♥



Özel günler her zaman önemli olmuştur benim için, evet koca yıl önemsemeyip herkesin kutladığı bir gün çiçek alınıp gelinmesi bana da pek çokları gibi saçma geliyor ama çok şükür ki ben şanslı olan kadınlardanım. Özel olduğumu her fırsatta hissettirir eşim. Hal böyle olunca özel günlerimizde beklentim de fazla oluyor, yalan değil ;) Ama bu kez çok daha farklıydı, bir beklenti içerisinde değildim. İlk anneler günüm olduğundan mıdır bilmiyorum, beni neyin beklediğini, ne hissettiğimi/hissedeceğimi bilmiyordum.

Pazar gününe uyandığımız sabah çok farklıydı. Ponçik piremsesim her sabah olduğu gibi 4:30 sularında bizi uyandırdı :) Günü uyuyarak geçirecek değildik herhalde ;)

Böcüğümüzü aramıza alıp biraz oynaştıktan sonra baba kız uyuyakaldılar. Bir süre onları izledim, yanımda oldukları için tekrar şükür doldum. Çok ilginç bir şekilde bir gram bile uykum yoktu, fazlasıyla enerjiktim. Döndüm durdum uyuyamadım. Hangi güne uyandığımı düşündüm, anne olduğum gerçeğiyle bir kez daha mutlu oldum. Bu anlardan sonra heyecanlanmaya başladım. Mutluluklar diyarından rüyalar alemine geçmeye hazırlanırken sevdicekle yavrumuz uyandılar. Her sabah olduğu gibi ben biraz uyuyabileyim diye salona geçtiler.

Uyandığımda beni bir sürpriz bekliyordu, kızçemin sırtına kadar hemde :) Ben kızımızın üzerini değiştirmeye giderken, Murat biraz panik oldu. Salona dalmamla sebebini anladım, meğer caniçlerimin asıl sürprizi oradaymış.


Gece ben uyuduktan sonra uyanmak üzere saat kurmuş Murat ama Masal bu geceye ilave bir uyanma seansı ekleyince gerek kalmamış, kızımızı uyuttuktan sonra salona gitmiş ve duvarımızı süslemiş, çiçekler ise akşamdan eve sokulmuş. Helal olsun valla ben olsam kesin belli ederdim, saklayamazdım zaten yakalansam da versem bir an önce diye sabırsızlanırdım. (sürprizler konusunda biraz tez canlıyım, tutamıyorum kendimi :) ) Çok çok mutlu oldum, gerçekten hiç şüphelenmemiştim hazırlık yaptığından. Baba kız işbirliği içerisinde yapmışlar gibi hissettim, kızımın büyüyüp boynuma sarılarak günümü kutlaması hayali ile tekrar mutlu oldum. (Allahım o günleri görmeyi de nasip etsin inşallah)

En sona Eylül Masal'ı bırakarak hazırlandık, canparçam soyunmayı seviyor da giyinmeyi pek sevmiyor. O yüzden onu giydirdikten sonra kendimizi hemen dışarı atmamız gerekiyor ;) Onu giydirmek çok zevkliydi, bayram sabahı gibi hissettim. En son çocukluğumda mutlu olmuştum, heyecan dolmuştum bayram geldi diye. Şimdi yeniden çocukluğuma dönüyor gibiydim, bebeğimle birlikte yeniden yaşayacağım o çocuksu mutlulukları. Hayatı temize çekmek gibi anne olmak, mutlu anların tekrar tekrar tadına varmak aynı zamanda.

Bir örnek takarız diye bandana siparişi vermiştim, kargoda aksilikler oldu Pazartesi'ye kalacaktı ama cankocam halletmiş müdürle görüşüp almış kargodan :) Bandanalarımızı da taktık anne kız, Olimpos At Çiftliği'ne kahvaltıya gittik. Tedirgindim aslında Masal durmazsa ne yapacağız, hızlı hızlı yer kalkarız diye düşünmüştüm bazen çok sık emmek istiyor kızım ama anneciğine hediyesi melek gibi uyumak oldu kuzumun. Kahvaltımız bitmeye yakın uyandı, çok da sakindi bebeğim. Bol bol fotoğraf çekildik, annesinin yaptığı baloncukları takip etti kızım. Sevdicek hediyemi de verdikten sonra gezmek üzere kalktık.


Çok çok güzel bir gün geçirdik çekirdek aile olarak. Rabbim nicelerine kavuştursun, sağlıkla huzurla.


Canım kızım, iyi ki bizim kızımızsın. Bize Allah'ın emaneti, Allah'ın bize lütfettiği en güzel duygusun. Seni çok seviyorum ♥

29 Nisan 2015 Çarşamba

Eylül Masal Kuzusunun 2. Ayı

Üçüncü ayımızı doldurmaya bir haftadan daha az bir süre kala ancak yazabiliyorum bebeğimin ikinci ayını. Evet anlayacağınız üzere benim inatçı kızım düzene isyan modunda :) Bebekler düzeni sever derler ki bende öyle olduğunu düşünüyorum ama özellikle uyku konusunda düzen kurmamak için direniyor bal kızım.

İkinci ayımıza girmeden hemen önce Eylül Masal'ın hastalandığından bahsetmiştim birinci ay yazımda. Burnunu tıkalı olduğu için serum fizyolojik kullanmaya devam ediyorduk, hastalık süresi ile birlikte bu durum yaklaşık 10 gün sürdü ama sonunda toparlandı. Çok şükür!

Masalım hasta olduğu için daha fazla etkilenir diye aşısını (ilki hastanede yapılan Hepatit aşısının 2. dozu) da bir kaç gün ertelemek zorunda kalmıştık. İyileşmesiyle birlikte yüreğim ağzımda Sağlık Ocağı'nın yolunu tuttuk. Tahmin ettiğimiz gibi olmadı şükür ki, çok az ağladı kucağıma gelip kokumu aldığında hemen sustu ♥ Ateş yapmayacağını söylemişti hemşiremiz, dediği gibi oldu ilk aşımızı ateşsiz atlattık.

Hastalıktan bize kalan uykusuzluk oldu. Öyle ki kucağımda bile uyutamaz hale geldim, gözlerini kapatıyor dalması için bekliyorum tam daldı derken gözler yeniden açılıyor. Geceleri ise nöbet, uykusuz her gece ;) Kundaklamayı denedim ama maalesef uyumadan önce asla durmuyor bizim kız, çözümü uyuduktan sonra kundaklamakta bulduk en azından ellerini kollarını hareket ettirerek kendini uyandırmasının önüne geçmiş olduk. Beyaz gürültüyü de açtıktan sonra uyuma sürelerimiz uzadı diyebilirim. Bu arada beyaz gürültü için telefonuma bir sürü app indirdim ama hiçbirini sevmedi Masal. Babası sabaha karşı nöbeti devraldığı bir gün youtube'dan bir tane bulmuş ve onunla uyumaya başladı. O gün bugündür aynı ses evimizin vazgeçilmezi. Pink noise diye aratabilirsiniz.


Masal 40 günü doldurduktan bende lohusalık serüvenimi tamamladıktan sonra bebeğimin 44. gününde (21 Mart) 40 mevlidimizi yapmak üzere Bursa'ya doğru yola çıktık. Böylece ilk uzun yolculuğumuzu da yapmış olduk. Korktuğumuzun aksine giderken çok rahattık. Yolu kısaltmak için arabalı hızlı feribotu tercih ettik, bizde bunalmamış olduk. Mudanya'ya indiğimizde bizimki daralma ibareleri göstermeye başlamıştı, yol daha uzun olsaydı nasıl bir tecrübe yaşardık bilemiyorum. Yolda beni tek tedirgin eden feribotta arabada durmamız tehlikeli ve yasak olduğu için kalabalığa karışmak zorunda olmamızdı. Şükür ki emzirme ve emerken uyuması ile rahat nefes aldık ve battaniye ile de bir güzel sarıp sarmaladık. Emzirme önlüğünü de çıkarmayıp havayla doğrudan temas etmesini engelledik. Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama bizim içimiz rahat etti. Hastalığı yeni atlatmışken yeniden hasta olması ihtimali bizi fazlaca endişelendiriyordu.

Bu ay içerisinde kendi kendine gülmelerin yerini bilinçli gülmelere bıraktı. Yaptığımız her şebekliğe tepki vermese de bazılarına karşılık olarak gülüyor, babası da bende mest oluyoruz. 40'ının çıkmasına bir kaç gün kala ilk 'agu' sunu ve o tatlı sesini de duyduk. Gün gün büyümesini takip etmek, onunla birlikte büyümek öyle sihirli bir duygu ki.. Ne kadar şükretsem az!

Çok çok tatlı bir şey daha; kızım artık parmağını emiyor :) Bursa'da yaptı ilk kez ve tesadüfen değil elini bilerek ağzına götürüyor. Cok cok cok çok tatlı o parmaklar.

Çok şükür kolik bir bebek değil Eylül Masal. Ama bu ayın ortalarında gaz problemi yaşadık, bağırsakları gelişmeye devam ettiği için uyum süreci olduğunu öğrendim. Malum artık kakasını da biriktirmeyi öğreniyor, fazla biriktirip faciayla sonuçlanan günlerimiz de olmadı değil :) Kendisini zorlamaya başladığında çevremizde bu sebepten göbek fıtığı olan bebekleri duyup okuduktan sonra, ilaç kullanmama inadımı kırmak zorunda kaldım. Sağlık Ocağı'nın tavsiyesi ile Sab Simplex denedik önce, ancak gazı birleştirip bir anda çıkarmasını sağladı. Masal'ın çok sesli ve zor çıkardığını görünce hemen o gün kullanmayı bıraktık. Sonra probiyotik damla olduğundan BioGaia'yı tercih ettik. 1 haftayı bulmadan gazı ve kakası düzene girmişti. Kullanın diyemem ama eğer herhangi bir ürün kullanacaksanız BioGaia'yı tercih edin diyebilirim. Gaz için hiçbir ilacın fayda etmeyeceğini ileri süren çok kaynak var ama dediğim gibi bence tesadüf değil biz faydasını gördük.

Taze anne olarak benim bu süreci nasıl yaşadığıma gelirsek; tahmin edebileceğiniz gibi bazı günler enerjimin sıfırlandığını hissediyorum özellikle sabahları yataktan kazınırken :) Ama bir gülüş var ya, gözlerimin içine boş olmayan o bakışlar içimin yağlarını eritiyor, kokusu beni benden alıyor. Uyuduğunda dinleneceğim diye sevinirken 10 dakika sonra günlerce görmemişçesine özlüyorum. Allahım kimselere ayrılık göstermesin. Sağolsun cankocacığım da çalışıyor olmasına rağmen akşamları ve gece nöbetlerinde çok destek oluyor. Bebeğimiz ikinci ayı doldururken 11'e kadar uyumuşluğum bile var :) Daha ne olsun. Emek olmadan yemek olmaz derler, anne baba olmak o kadar eşsiz duygular ki uykunun sözü bile olmuyor.

Olumsuz düşünen ya da bu süreci kaldıramadığını düşünen, beni okuyan birileri varsa silkelenip tadını çıkarın demek isterim. Hayat güzel, kuşlar uçuyor, annelik ise bir lütuf ♥ Ne kadar şükretsem az.

Yazının burasına kadar bana müsaade eden baldamlam ağlamaya başladı, şimdilik hoşçakalın :))

31 Mart 2015 Salı

Eylül Masalımız 1 Aylık

Neresinden nasıl başlasam bu yazıya bilemiyorum. Kelimelerin çoğu duygularımı anlatmaya, bu bir ayı telaffuz etmeye eksik kalacak. Hani derlerdi ya anne olunca anlarsın diye, gerçekten öyleymiş. Bu sözün doğruluğunu anlamaya başladım ve annelik yolunda daha anlayacağım çoook şey var biliyorum. Hamileyken çok farklı çok yoğun duygular içerisindeydim ama inanın hamile arkadaşlarım yaşadıklarınız yaşayacaklarınızın çok küçük bir kırıntısı. Hemen her yazımda dilediğim gibi yineliyorum; rabbim isteyen gönlünden geçiren herkese nasip etsin bu güzel duyguları.

Prensesimle geçirdiğimiz bu bir aya gelince, tek kelimeyle dopdoluydu. Zaman su gibi aktı geçti, öyle ki şimdiden kaygılanmaya başladım minik kızım büyüyor diye :)

Hiçbir anını kaçırmayayım istiyorum; sadece onu izlemek, onu yaşamak, kokusunu doya doya çekmek istiyorum içime ama doymak ne mümkün! Mesela şu anda uyuyor ama uyansın diye gelip gidip başında bekliyorum :)

Hastaneden çıktığımız günden itibaren ve hatta hastanede geçirdiğimiz gece de dahil olmak üzere geceleri hep kendimiz ilgilendik kızımızla. İlk zamanlar hiç sıkıntısı olmadı desem yeri, her şey çok düzenliydi. 1,5-2 saatte bir uyanıyor, emzirdikten sonra yeniden uykuya dalıyordu. Çok şükür gaz problemi de yaşamadık. Sanırım yediğim her şeye dikkat etmemden kaynaklanıyor. Bir de yemeklerime kimyon ekliyorum, ne kadar etkili bilmiyorum ama yediğim her şeyin tadı köfte her şeyin tadı et :) Gaz problemi olmasın kuzucuğumun da ben razıyım.

Hayallerimden de güzel bir kızım oldu, kuzguna yavrusu kartal göründüğünden midir yoksa gerçekten mi çok güzel bilemiyorum ama anne olduktan sonra tüm çocuklara bakış açım değişti. Her biri farklı koşullarda başka başka zorluklarla büyüyor hem anne karnında hem doğduktan sonra.

Ve anne olmadan anlayamazdım bebeklerin de bir dili olduğunu ve kulak verdiğinde ne dediklerini anlayabileceğimi. Bunu bildikten sonra o kadar kolay ki iletişim kurmak, kitaplarda yazardı acıktığı için mi yoksa altını kirlettiği için mi ağladığını anlayacaksınız diye; gerçekten öyleymiş. Mesela benim minik kızım acıktığında önce bir kaç kez ses çıkarıyor sonra basıyor çığlığı ve kucağıma aldığımda ağzını açıp sabırsızca sesler çıkarıyor. Öyle tatlı ki tıpkı minik bir kuş gibi ve o kadar muhtaç. Verirsen emiyor vermezsen çaresizce ağlıyor. Hamileliğimde olduğumdan çok daha duygusalım anne olduğumdan beri. Her şey çok daha farklı, dünyam değişti. Olaylara bakış açım, önceliklerim, her şey. Tüm bir günü Eylül Masalımı kucağımda tutarak geçirebilirim. Ki geçirdim de evet kucağa da alıştı ama biliyorum ki dünyaya geldikten sonraki üç ay güven duygusu ve kendi gelişimi için benimle bu sıcacık bağı kurması çok önemli. Bugünler çabucak geçecek ve kıpır kıpır kuzumu istesem de kucağımda tutamayacağım. O yüzden her söze kulaklarımı tıkıyorum, içimden nasıl gelirse annelik içgüdüm neyi emrederse onu yapıyorum, kucak kucağa günlerimizin tadını çıkarıyorum.

Her şey bu kadar keyifli ve güzelken hiç istemeyeceğimiz bir şey oldu. Meleğimin henüz birinci ayını doldurmasına bir kaç gün kala hastalandı :( Minik minik hapşırıkları yerini öksürüğe ve burun akıntısına bırakınca telaşlandık. Doktorumuz öksürüğü şiddetli olmadığı sürece kontrole bile gerek olmadığını bol bol emzirip, burnunu serum fizyolojik ile açmamız gerektiğini söyledi. Ama biz yerimizde duramadık çok ünlü bir doktorun özel muayenesine gittik. Gitmez olaydık! Bu doktor ilaç taraftarı olmamasıyla, doğal yollardan tedavi etmesiyle ün yapmış biri! Daha ilk kontrolde yedi tane ilaç verdi bize, üstelik bu kadar küçük bir bebeğe bunları vermememiz gerekiyor ama hastalık ciğerlerine inmiş deyip bronşiolit teşhisi koyarak! Bunun yanında bebeği her gün muayene edeceğini de ekledi! Bunu duyunca çok üzüldük, (ilaç yanlısı olmayan bir doktor bu kadar ilaç yazdıysa durum ne kadar vahimdi!) ama o anlık doktora körü körüne inandık ve ilaçları da aldık. Bir kaç kez kullandık o gün içinde ama bebeğim gece çok daha fazla öksürmeye başlayınca devlet hastanesine gitmek istedim. Eşimle kalktık yüreğimiz ağzımızda gece yarısı yollara düştük. Gittiğimize gideceğimize pişman olduk. Kandaki oksijene bakacakları cihazı çalıştıramadılar ve bakılmadığı halde oksijen verelim dediler. Allahtan bu kez basiretimiz bağlanmadı da yavrumuzu kaptığımız gibi başka bir özel hastaneye gittik (kendi doktorumuzun olduğu hastane). Nöbetçi doktor çocuk doktoru olmamasına rağmen o kadar bilgiliydi ki, bu durumda bir bebeğe asla bu teşhisi koyamayacağını, bebeğimizin ciğerlerinde hiçbir şey olmadığını ve hasta bile olsa bu ilaçları asla kullanamayacağını söyledi. Oksijen değeri de kontrol edildi ve olması gerektiği gibiydi! Bizim bir kaç damla kullandığımız serum fizyolojiği sıkarak kullandı ve kızımız rahat nefes almaya başladı. Meğer olay bu kadar basitmiş.. Bu olay ne kadar iyi olursa olsun bir doktorun ağzına bakarak ilaç kullanmamayı, biraz daha şüpheci olmayı öğretti bize. Ve en önemlisi de endişelerimizin mantığımızın önüne geçmemesi gerektiğini.. Çok şükür bir hafta gibi bir sürede prensesim nezleyi atlattı. Ama bu süreçte yaşadığımız iç sızısını hayatım boyunca yaşamadım. Allah beterinden korusun, tüm yavrular sağlıklı sıhhatli olsun inşallah.

Bal damlamızın keyfi yerine geldi ve gülücüklerle ilk ayımızı tamamladık. Evet kızım bize gülmeye başladı :) O minik ağzını ayırıp öyle güzel gülümsüyor ki mest oluyoruz. Bakışları da boş değil göz teması kuruyor ve etrafını uzun uzun inceliyor canparem.

Neredeyse iki ay dolacak ben ancak ilk ayımızı yazabildim ama çok tatlı bir sebebim var öyle değil mi :)

20 Şubat 2015 Cuma

Eylül Masalımızın Doğumu

5 Şubat 2015 14:40 ♥
Meleğimiz dünyaya gözlerini açtı ♥
Doğum dönüşüm için en muazzam zamandır; Bir bebek doğar ♥ Bir kadın anne olarak doğar ♥ Bir erkek baba olarak ve bir aile aile olarak doğar ♥ Bugün yeniden doğduk ♥ Bin şükür! ♥

Hamilelik günlüklerimi tamamlayamadan 37 hafta +4 günlükken Eylül Masalımızı kucağımıza aldık.

37+2 de 3 Şubat salı günü annem ve kardeşimin gelişiyle birlikte, doğuma da daha çook zaman olmasını fırsat bilerek Çarşamba günü attık kendimizi dışarı koca gün çarşı pazar gezdik. Akşamda son hamilelik fotoğraflarımızı çektirmek üzere fotoğrafçımızın yolunu tuttuk. Yine çok eğlenceli çekimler yaptık ve doyamamış olacağız ki eve geldikten sonra da Murat fotoğraflarımı çekmeye devam etti. İyi ki yapmışız, gerçekten son çekimlerimiz oldu.. Hatta o sabah Murat'ın sürpriz olarak hazırladığı hamilelik tişörtüm geldi, doğum yaklaştı diye gönlümce de bir tişört bulamadığımdan aman gerek yok demiştim. Şimdi alsak bir kaç gün ancak giyeceğim belki de dedim. Normalde yeni bir şey aldığımda yıkamadan asla giymem ama ilk kez giydim.Meğer yalnızca bir gün giyebilecekmişim :) Yıkanmayı bekleseydi doğumdan sonra giyerdim ancak :) 



Tüm akşamı bebek ne zaman gelecek acaba, çok bekletmeden gelse bari diye diye geçirdik ve sonra herkes uyumak üzere odalarına çekildi. Saat 00:30 du yattığımda ve ilk defa o saatte uykum geldi. Malum son zamanlarda geç yatıp geç kalkmaya iyice alışmıştım ama canım uyumak istemedi. Bir gözüm açık bir gözüm kapalı vaziyette telefonumu kurcalamaya başladım. Saat 2'yi gördükten sonra artık uyuyayım diye düşündüğümü hatırlıyorum ve dalmışım.

03:52 Birisi uyandırmış gibi aniden gözlerimi açıyorum. Bebeğim dik vaziyette dümdüz duruyor, göbeğimin sağ ve sol yanı boşalmış gibi çok korkuyorum hemen Murat'ı uyandırıyorum. Göbeğime dokunuyor çok şaşırıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum, uyandığım her zaman yaptığım gibi lavaboya gidiyorum. İdrarla birlikte bir kaç damla kan! Kalbim hızla atmaya başlıyor. Doğum hala aklıma gelmiyor, hani nişan gelecekti mukus yapıda olacaktı. Yok öyle bir şey! Doktoru arasak mı diyorum, aksi gibi doktorumda bu hafta izinli olacaktı. Kızım bu hafta gelme ne zaman gelirsen gel diye pazarlık da yapmıştım halbuki. Yine de hastaneyi aramak istemiyorum, doktorumu aramalıyım en azından o yönlendirsin başka doktora.

04:00 Murat doktorumu arıyor. İdrar testi yaptırmamızı söylüyor, o da doğumu beklemiyor olacak ki doğumdan bahsetmiyor. Sabahı bekleyemem diyorum, ya bebeğime bir şey oluyorsa, o kan neydi? Hastaneyi arıyor Murat, neyse ki nöbetçi laborant varmış hemen gelebilirsiniz diyor. Hazırlanmak için kalkıyoruz.

04:10 Yarım yada bir bardak kadar suyum geliyor. Doğum başladı diyorum.. Doktorumu yeniden arıyoruz. Siz gidin ben de geliyorum hastaneye diyor. Derin bir nefes alıyorum, meğer adamcağız doğumlar üst üste gelince tatilini yarıda bırakmış. Şanslıyım!

Ojelerimi çıkarıyorum. Aklımda bir şeyler vardı. Hıh tamam makyaj çantam hazırlanacak. Hastane odası süslemelikleri, Murat'a giyecek bir şeyler alınacak. Ben hastaneden çıkarken ne giyecektim hatırlamaya çalışıyorum, sonra elime ilk geçenleri alıyorum. O an nasıl aklıma geldiyse artık tamam her şey tamam yola çıkabiliriz. Annemi evde bırakıyoruz belki de dönerim belli mi olur hepimiz yollara düşmeyelim :)

04:30 237 numaralı oda! Başka oda seçebilir miyiz burası doğum sonrası kalacağım oda mı yoksa geçici oda mı? Sonra kısmetimiz burasıymış diye düşünüyorum odamı seviyorum :) Muratla birbirimize bakıyoruz. Nereye geldik biz? Nasıl yani en geç öğleden sonra bebeğimiz kucağımızda mı olacak? Beni şimdi ne bekliyor? Hiç sancım yok ki benim. Su gelince 24 saat içerisinde doğum olması gerekiyordu değil mi? Evet su geldikten sonra enfeksiyon riski olduğundan eve dönüş yok, burada kalacağız.


04:34 Ebe geliyor, uyuz bir ameliyat elbisesi getiriyor. Elbisenin çıtçıtlarının hiçbiri tutmuyor, omzumdan tokamla tutturuyorum. Yenisini getirecekler söz veriyorlar, doğum bitti yenisi gelmedi :) Kontrol ve açıklık 1,5 - 2 cm.. Oh şimdiden 2 cm ve hiç sancım yok, demek ağrı eşiğim yüksek :) Kolumdan damar yolu açılıyor, hemşire acıyacağını söylüyor. Doğuma geldim diyorum, gülüyoruz. Sen bu doğumu yaparsın diyor :)

04:40 Nst'ye bağlanıyorum. Eylül Masalımın kalp atışları 144-148 arasında gidip geliyor. Her zaman böyleydi, kızım iyi..

04:48 Murat oda kaydımızı yaptırmaya gidiyor. Dalgalar 5 dk da 1 geliyor, 90'ı görüyoruz. Oh süper, 100 olunca doğum oluyordu değil mi?

05:00 Doktorum muayeneye geliyor. Onu görünce rahatlıyorum.

05:05 Nst süresi doluyor. Sancılarım çok düzensiz ve 5-6 dk da bir geliyor.

05:59 Murat eve gidiyor, toka ve tırnak makası istiyorum. Odada masa yok, ikram masası olarak balkonumuzdaki masayı alacak birde :) Başka bir şey isteyip istemediğimi soruyor. Süslemeleri bile istediğimden emin değilim, kızım sağlıkla gelsin gerisi teferruat. Ben ki böyle düşünüyorum :)

Uyumaya çalışsam iyi olacak, belli ki doğum uzun sürecek, evet kitaplarda mümkün olduğunca dinlenmem gerektiği yazıyordu.

Uyku ne mümkün..

06:02 Bebeğime şarkılar söylüyorum çok sakin belki hoşuna gider; beni duyuyor, çok mutluyum. Sağ tarafımdaki minik ayağını okşuyorum. Benim annem güzel annem, beni al kollarına.. Sancı aralarında derin nefes almak aklıma geliyor.

06:08 Sabah ezanı okunuyor, dua ediyorum. Tek dileğim var kızım sağlıkla kolayca gelsin, çok yorulmasın, beni de bekleyenlerime bağışlasın Allah.. Kolaylaştır güçleştirme Allahım, hayırla tamamına erdir..

06:11 Sancılarım tahmini yarım dakika sürüyor, hala çok hafif. Regl sancısı kadar bile yok..

06:35 Tansiyonum 10-6

Sancı sürelerimi sürekli not alıyorum.

07:04 Bebek ağlaması duyuyorum, belki de bir sonraki bizimki olacak :)

07:14 Açıklık hala 2 cm..

08:14 Doktor kontrolü

Bebeğin hareketlenmesi için serum takılacağını öğreniyorum ve ardından suni sancı olduğunu tahmin ettiğim bir serum ismi söylüyor. Ebeye suni sancı mı verilecek diyorum. İstemiyor musun diyor. Yani normal olabilecekse istemiyorum diyorum. Doktorumla konuşmaya gidiyor. Döndüğünde suni sancı vermemi söyledi ama kızım yaşındasın normal doğum yapma şansın %30, hiç alma sezeryana alalım seni, boşuna çekeceksin diyor. Neden peki diyorum. Rahim geride, sancıların artmıyor, açıklık az, bebeğin kafasında posu oluşmuş doğması için rahimi sıyırıp gelmesi gerekiyor diyor. (Sonradan öğreniyorum; suyu da azaldığı için ilerleyemiyor bebeğim, posu dedikleri kafasının sıkışmasıymış, rahim de geride olduğu için ve açılmam çok yavaş olduğu için bebeğin gelmesi zor ve önündeki rahim duvarını sıyırıp gelmesi gerekiyormuş. Bu şartlarda normal doğum ihtimali %30muş!) Zararlı mı diyorum. Yani ben seni uyarıyorum işte diyerek saçma sapan bir cevap veriyor. Korkuyorum. Ya bebeğime bir şey olursa? Eşimle kafa kafaya veriyoruz. Acaba sezeryan mı olsam? Bu düşünceler arasında gidip gelirken, doktorumu seçme sebebim geliyor aklıma. Tabii ki bana güven verdiği için onunla devam ettim bu yola! Hem ebe ondan daha iyi bilecek değil ya, bebeğimi riske atar mı göz göre göre doktor sonuçta. Benimle hemen hemen aynı durumdaki yan odamdaki anne adayının sezeryana gittiğini öğreniyorum... Korkuyorum..


Dalgalar 5-6-7 dk da bir geliyor hala çok düzensiz...

Doktorum yanıma uğruyor, suni sancı anlatıldığı gibi elektrik verilmiş gibi değil diyor :) Mevcut sancılarının düzenlenip yavaş yavaş artması için vereceğim, zaten az miktarda alacaksın diyor. İçim rahatlıyor.

Arada hemşire geliyor. Bir şey yiyip içmiyorsun değil mi diyor. Hayır diyorum, tüh kuruyemiş ve bir yudum su kaçamaklarım oluyordu. Bırakmalıyım artık.

08:55 suni sancıya başlanıyor.

09:05 ten itibaren 3 dk da bir!

09:17-09:35 Nst

Nst süresince gözlerimi kapatıyorum, ışıkları kapattırıp Murat dışında odada kim varsa dışarı çıkarıyorum. Nefes egzersizlerine odaklanıyorum, Murat sancıların artmaya başladı diyor. Geldi ve bitti dediğimde not al diyorum. Düzenli 3 dk da 1, 16 ile başlayan sancılar 76, 97, 93, 99, 99... Mutluyum doğum yakın diyorum. Evet nefes.. Rahime kadar nefes aldığımı hayal ediyorum, evet oluyor rahatlıyorum. Neydi, tamam gül goncası yavaş yavaş açılıyor, bebeğim kanalda ilerliyor, ikimizde mutluyuz yüzüm gülüyor. Gerçek olacak..

09:35 Ebe geliyor bekleme artık diyor, sinirlerim bozuluyor iyice. Doktorum gelsin şikayet edeceğim.. Muayene ediyor, e 6 cm olmuş diyor. İçimden oh olsun sana diyorum. E o zaman biraz bekleyelim bakalım diyor. Sanki ona soracağım, şu kadını doğurmadan boğmasam bari. Murat'ı tembihliyorum bir şey demesin diye, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundayız :)

13:15 Doktorum kontrole geliyor. Açıklık 6-7 cm. Ultrason getirtip bebeğimi kontrol ediyor. Bebeğim iyi, her şey yolunda diyor. Yakında doğuma alırlar seni diyor. Ne zaman diyorum. Bir kaç saate diyor. Bayağı yakınmış :)

Hemen üzerine ebe geliyor, sancı odasına ineceğiz birazdan diyor. Tekerlekli sandalyeden hiç hoşlanmıyorum. Sancılar şiddetli koridoru geçiyoruz. Bekleyen herkes beni inceliyor. Ailemizin ağlamaklı olduğunu görüyorum, annemi biliyorum bütün gece içi gidiyor ama beni üzmek istemiyor. Gözlerim doluyor hepsine tek tek bakıyorum, beni neyin beklediğini bilmiyorum. Sancı odasına gitmesem keşke doğrudan doğuma gitsem diye düşünüyorum ama illa ki gitmek gerekiyormuş.

Murat, fotoğrafçımız ve ben sancı odasındayız. Dalgalar iyice artıyor, kalçamdan diz kapaklarıma doğru uyuşma hissediyorum. Dalgalar geçtiğinde derin nefes alıyorum, tüm gece boyunca olduğu gibi ayakta karşılamak daha kolay geliyor. Dalga geldiğinde küçük dolaba yaslanıp, gözlerimi kapatıp sallanıyorum. Bazen dalgalar çok yoğun olduğunda doğum yaklaştığında böyle oluyordu, son zamanların diye hatırlatıyorum kendime.

Biri dudaklarımı suyla silse diye düşünüyorum. Canım buz gibi sulu sulu portakal çekiyor. Murat dudaklarımı silecekken ebe geliyor.

Sesim çıkmadığı için sancın mı yok, yoksa kendini mi tutuyorsun diyor. İçin için gülüyorum. Tekrar muayene, ıkınma hissimin geldiğini söylüyorum doğumhaneye gidiyoruz diyor. Yürüyerek elimde serum askısıyla yavaş yavaş gidiyorum.

Doğumhane hiç hayal ettiğim gibi değil.. Keşke daha sıcak görünseydi. İki ebe başımda, biri sanırım stajyer. Benim ebe arada ona ders veriyor :) Neredeyim ben diye düşünüyorum. Sancı geldiğinde ıkın diyor. İlk denemelerde beceremiyorum, kesik kesik ıkınıyorsun diyor. Tüm enerjimi sancı bitene kadar ıkınmaya harcamamı söylüyor. Aklımda hep bebeğim. Korkuyor mudur, bana kavuşacağı anı bilip zaman sayıyor mudur?

Zaman kavramını yitiriyorum, uzun gibi gelen aynı zamanda da bir anmış gibi 10-15 dk.. Doktoruma doğru baktığımda bebeğimin başını görüyorum, hemen ardından omuzları çıkıyor ve ebe kızımı alıyor. Kibar bir ağlama, annecim hoşgeldin bebeğim diyorum. O an her şeyi unutuyorum. İçimden ağlamak geliyor boğazımda bir yumru ama müthiş bir enerji geliyor, ağlarsam bebeğim üzülecek sanki, gülerek karşılamalıyım.

Sapsarı bu bebek diyorlar. Görmek istiyorum. Kucağıma koyuyorlar bebeğimi, o kadar şaşkın o kadar tatlı ki.. O bakışları asla unutamam.. Gözüme gönlüme işledi.. Öpüyorum, doyasıya koklamak istiyorum, göğsüme almak istiyorum ama üşür diyorlar.. Kıyamıyorum.. Bu bebek bizim mi inanamıyorum, dünyanın en güzel varlığı, bizim olduğuna inanmak güç.. Hevesle aldığımız kıyafetleri üzerinde görünce çok şaşırıyorum, bugüne kadar bebeğimi nasıl hayal ettiğimi hatırlayamıyorum ama tahmin edemeyeceğim kadar güzel.. Bu duygunun tarifi yok!

Bebeğimin muayenesi ve plesentanın doğumu da bittikten sonra ikimizi de hazırlıyorlar. Beraber çıkıyoruz doğumhaneden.. Odaya nasıl gittik hatırlamıyorum, o kadar farklı bir heyecan ki hayal aleminde gibiyim. Masalımız gerçek oldu, Eylül Masalımıza kavuştuk..


Hep koynumda, kucağımda, kolumun altında dursun istiyorum.. Hemen göğsüme yapışıyor, beni tanıdı! Rüya gibi.. Ben onun annesiyim.. O benim parçam.. Tüm geceyi gözümü bile kırpmadan onu seyrederek geçiriyorum..