31 Mart 2015 Salı

Eylül Masalımız 1 Aylık

Neresinden nasıl başlasam bu yazıya bilemiyorum. Kelimelerin çoğu duygularımı anlatmaya, bu bir ayı telaffuz etmeye eksik kalacak. Hani derlerdi ya anne olunca anlarsın diye, gerçekten öyleymiş. Bu sözün doğruluğunu anlamaya başladım ve annelik yolunda daha anlayacağım çoook şey var biliyorum. Hamileyken çok farklı çok yoğun duygular içerisindeydim ama inanın hamile arkadaşlarım yaşadıklarınız yaşayacaklarınızın çok küçük bir kırıntısı. Hemen her yazımda dilediğim gibi yineliyorum; rabbim isteyen gönlünden geçiren herkese nasip etsin bu güzel duyguları.

Prensesimle geçirdiğimiz bu bir aya gelince, tek kelimeyle dopdoluydu. Zaman su gibi aktı geçti, öyle ki şimdiden kaygılanmaya başladım minik kızım büyüyor diye :)

Hiçbir anını kaçırmayayım istiyorum; sadece onu izlemek, onu yaşamak, kokusunu doya doya çekmek istiyorum içime ama doymak ne mümkün! Mesela şu anda uyuyor ama uyansın diye gelip gidip başında bekliyorum :)

Hastaneden çıktığımız günden itibaren ve hatta hastanede geçirdiğimiz gece de dahil olmak üzere geceleri hep kendimiz ilgilendik kızımızla. İlk zamanlar hiç sıkıntısı olmadı desem yeri, her şey çok düzenliydi. 1,5-2 saatte bir uyanıyor, emzirdikten sonra yeniden uykuya dalıyordu. Çok şükür gaz problemi de yaşamadık. Sanırım yediğim her şeye dikkat etmemden kaynaklanıyor. Bir de yemeklerime kimyon ekliyorum, ne kadar etkili bilmiyorum ama yediğim her şeyin tadı köfte her şeyin tadı et :) Gaz problemi olmasın kuzucuğumun da ben razıyım.

Hayallerimden de güzel bir kızım oldu, kuzguna yavrusu kartal göründüğünden midir yoksa gerçekten mi çok güzel bilemiyorum ama anne olduktan sonra tüm çocuklara bakış açım değişti. Her biri farklı koşullarda başka başka zorluklarla büyüyor hem anne karnında hem doğduktan sonra.

Ve anne olmadan anlayamazdım bebeklerin de bir dili olduğunu ve kulak verdiğinde ne dediklerini anlayabileceğimi. Bunu bildikten sonra o kadar kolay ki iletişim kurmak, kitaplarda yazardı acıktığı için mi yoksa altını kirlettiği için mi ağladığını anlayacaksınız diye; gerçekten öyleymiş. Mesela benim minik kızım acıktığında önce bir kaç kez ses çıkarıyor sonra basıyor çığlığı ve kucağıma aldığımda ağzını açıp sabırsızca sesler çıkarıyor. Öyle tatlı ki tıpkı minik bir kuş gibi ve o kadar muhtaç. Verirsen emiyor vermezsen çaresizce ağlıyor. Hamileliğimde olduğumdan çok daha duygusalım anne olduğumdan beri. Her şey çok daha farklı, dünyam değişti. Olaylara bakış açım, önceliklerim, her şey. Tüm bir günü Eylül Masalımı kucağımda tutarak geçirebilirim. Ki geçirdim de evet kucağa da alıştı ama biliyorum ki dünyaya geldikten sonraki üç ay güven duygusu ve kendi gelişimi için benimle bu sıcacık bağı kurması çok önemli. Bugünler çabucak geçecek ve kıpır kıpır kuzumu istesem de kucağımda tutamayacağım. O yüzden her söze kulaklarımı tıkıyorum, içimden nasıl gelirse annelik içgüdüm neyi emrederse onu yapıyorum, kucak kucağa günlerimizin tadını çıkarıyorum.

Her şey bu kadar keyifli ve güzelken hiç istemeyeceğimiz bir şey oldu. Meleğimin henüz birinci ayını doldurmasına bir kaç gün kala hastalandı :( Minik minik hapşırıkları yerini öksürüğe ve burun akıntısına bırakınca telaşlandık. Doktorumuz öksürüğü şiddetli olmadığı sürece kontrole bile gerek olmadığını bol bol emzirip, burnunu serum fizyolojik ile açmamız gerektiğini söyledi. Ama biz yerimizde duramadık çok ünlü bir doktorun özel muayenesine gittik. Gitmez olaydık! Bu doktor ilaç taraftarı olmamasıyla, doğal yollardan tedavi etmesiyle ün yapmış biri! Daha ilk kontrolde yedi tane ilaç verdi bize, üstelik bu kadar küçük bir bebeğe bunları vermememiz gerekiyor ama hastalık ciğerlerine inmiş deyip bronşiolit teşhisi koyarak! Bunun yanında bebeği her gün muayene edeceğini de ekledi! Bunu duyunca çok üzüldük, (ilaç yanlısı olmayan bir doktor bu kadar ilaç yazdıysa durum ne kadar vahimdi!) ama o anlık doktora körü körüne inandık ve ilaçları da aldık. Bir kaç kez kullandık o gün içinde ama bebeğim gece çok daha fazla öksürmeye başlayınca devlet hastanesine gitmek istedim. Eşimle kalktık yüreğimiz ağzımızda gece yarısı yollara düştük. Gittiğimize gideceğimize pişman olduk. Kandaki oksijene bakacakları cihazı çalıştıramadılar ve bakılmadığı halde oksijen verelim dediler. Allahtan bu kez basiretimiz bağlanmadı da yavrumuzu kaptığımız gibi başka bir özel hastaneye gittik (kendi doktorumuzun olduğu hastane). Nöbetçi doktor çocuk doktoru olmamasına rağmen o kadar bilgiliydi ki, bu durumda bir bebeğe asla bu teşhisi koyamayacağını, bebeğimizin ciğerlerinde hiçbir şey olmadığını ve hasta bile olsa bu ilaçları asla kullanamayacağını söyledi. Oksijen değeri de kontrol edildi ve olması gerektiği gibiydi! Bizim bir kaç damla kullandığımız serum fizyolojiği sıkarak kullandı ve kızımız rahat nefes almaya başladı. Meğer olay bu kadar basitmiş.. Bu olay ne kadar iyi olursa olsun bir doktorun ağzına bakarak ilaç kullanmamayı, biraz daha şüpheci olmayı öğretti bize. Ve en önemlisi de endişelerimizin mantığımızın önüne geçmemesi gerektiğini.. Çok şükür bir hafta gibi bir sürede prensesim nezleyi atlattı. Ama bu süreçte yaşadığımız iç sızısını hayatım boyunca yaşamadım. Allah beterinden korusun, tüm yavrular sağlıklı sıhhatli olsun inşallah.

Bal damlamızın keyfi yerine geldi ve gülücüklerle ilk ayımızı tamamladık. Evet kızım bize gülmeye başladı :) O minik ağzını ayırıp öyle güzel gülümsüyor ki mest oluyoruz. Bakışları da boş değil göz teması kuruyor ve etrafını uzun uzun inceliyor canparem.

Neredeyse iki ay dolacak ben ancak ilk ayımızı yazabildim ama çok tatlı bir sebebim var öyle değil mi :)